Bilimin en dikkat çekici beyinlerinden birinin, muhtemelen tahmin edeceğinizden bile daha uzun bir süre boyunca, bir adamın laboratuvarının köşesindeki bir içecek soğutucusunun altında, “Costa Cider” etiketli bir kavanozun içinde tutulduğunu biliyor musunuz?
17 Nisan 1955’te, 76 yaşında olan Albert Einstein, bir gün sonra ölümüne yol açacak bir abdominal aort anevrizmasının neden olduğu iç kanama ile Princeton Hastanesi’ne kaldırıldı. Ameliyatı kabul etmeyerek ailesine ve sağlık ekibine, “İstediğim zaman gitmek istiyorum. Yapay olarak ömrü uzatmak tatsız. Ben de üzerime düşeni yaptım, gitme vakti geldi. Bunu zarafetle yapacağım” dediği öğrenildi. 18 Nisan sabahı, ne yazık ki dili anlamayan bir hemşire tarafından duyulan Almanca kelimeleri mırıldanarak öldü.
Einstein biyografi yazarına şöyle demişti: “İnsanlar kemiklerime tapmaya gelmesin diye yakılmak istiyorum.” Ve bu yüzden, otopsinin ardından, cenazesi yakıldı ve külleri, insanların onun son dinlenme yerini ziyaret etmesini engellemek için gizli bir yere saçıldı. Ancak, cenazenin yakılmasından sonra ailesi bedenin tamamının yakılmadığını öğrendi: Otopsi sırasında patolog Dr. Thomas Harvey, Einstein’ın kafatasını keserek açmış ve çalışma için beyni çıkarmıştı.
Daha da tartışmalı bir şekilde, uzun bir süre boyunca (45 yıl) Harvey beynin çoğunu bir kavanozda tuttu.
Einstein’ın oğlu, tahmin edebileceğiniz gibi, babasının beyninin izinsiz alınmasından pek memnun değildi. Ancak Harvey, zihnini bu kadar parlak yapan şeyin ne olduğunu bulmak için beynin incelenmesine izin vermesi için onu ikna edebildi ve bulgusunu yakında yayınlayacağını söyledi.
Ancak, Einstein’ın beyni hakkında hiçbir bilimsel makale yayımlanmadı. Muhabir Steven Levy, New Jersey Monthly için araştırma yaptığı ve Harvey ile tanıştığı 1978 yılına kadar beyne ne olduğu ney olarak bilinmiyordu.
Harvey beyni ölçmüş, tartmış, fotoğraflamış ve resimlerini çizdirmişti. Ayrıca, Philadelphia’daki Pennsylvania Üniversitesi’nde 240 blok ve 12 set 200 doku numunesi slaytına dönüştürerek bölünmesini ve depolanmasını denetlemişti. Çalışma için beyin örneklerini vermişti ve ilk başta Einstein’a ait olmayan beyinlerle çok az fark buldu ya da hiç fark bulamadı. En azından Einstein’ın neden Einstein olmayan ortalama insandan çok daha zeki olduğunu gösterecek hiçbir şey yoktu.
Numuneleri güvende tuttu ve onları görmek istediğini iddia ettiği ABD ordusu tarafından alınmasına izin vermedi. Levy’nin makalesinin yayınlanmasından kısa bir süre sonra Harvey, California Üniversitesi, Berkeley’den nöro-anatomist Marian Diamond da dahil olmak üzere Einstein’ın beyninin bir parçasının incelenmesi için birçok taleple karşılaştı. Harvey, beynin dört küp şeker boyutundaki örneğini Diamond’a, eskiden Kraft Miracle Whip mayonezini barındıran bir kavanozun içinde postaladı. Harvey beyni 2004’te Princeton’daki Üniversite Tıp Merkezine teslim etmeden önce diğer bilim insanlarına daha fazla örnek dağıtıldı.
Einstein’ın kavanozda saklanan beyninden ne öğrendik?
Einstein’ın çalınan beyninden ne öğrendiğimize bakıldığında ise, ne yazık ki çok fazla bir bilgi edinilemediğini ve öğrendiklerimize de muhtemelen bir miktar şüphecilikle yaklaşmakta ve ilişkili gözüken şeylerin nedensellikle bağlı olmayabileceğini unutmamakta fayda olduğunu söyleyebiliriz.
Şu anda Einstein’ın beyninin örneklerini barındıran Mütter Enstitüsü’nün küratörü Anna Dhody, Smithsonian’a “Yaşayan bir beyin ile ölü bir beyin arasında gece gündüz fark var” dedi ve ekledi: “Canlı bir beyin üzerinde çalışabileceğiniz ve öğrenebileceğiniz sonsuz miktarda şey vardır. Ölü bir beyinden öğrenebilecekleriniz oldukça sınırlıdır.“
Mayonez kutusundaki örneği alan Diamond, 1985’te Einstein’ın beyninin, özellikle de imgeleme ve karmaşık düşünme ile ilgili olduğu düşünülen dokuda yüksek oranda glial hücreye sahip olduğunu belirten bir makale yayınladı. 1996’da yapılan bir başka çalışma ise Einstein’ın nöronlarının kontroller örneklerinden daha sıkı bir şekilde paketlendiğini buldu.
Bununla birlikte, bu farklılıkların başlangıçtan beri var olup olmadığını ve onun düşüncelerine yardımcı olup olmadığını veya beyninin karmaşık çalışmalarına bir yanıt olarak bu şekilde mi geliştiğini bilmediğimiz için, bundan öğrenebileceğimiz şeylerin sayısı sınırlı.
“Bu saçmalıktır!“
Psikolog Terence Hines 2015 yılında BBC ile yaptığı görüşmede “Herkesten farklı olan birinin beynini alıp –hemen hemen hepimiz farklıyız – ve ‘”işte onu pul koleksiyoncusu yapan şeyi buldum!’ diyemezsiniz” dedi ve devam etti: “Pul koleksiyonculuğunun beyinde farklı bir şeyden kaynaklandığı fikrine sahipseniz ve beynime bakıp diğer 100 beyinle karşılaştırırsanız, farklı herhangi bir şey bulup ‘Pul koleksiyonculuğu merkezini buldum’ diyebilirsiniz. Bu saçmalıktır.”