Sekizinci Güzel Adam: Mevlana İdris

HÜSEYİN AKIN

Edebiyatın çocuk yüzü

Edebiyatımızın çocuk yüzüydü Mevlâna İdris. Çocuklara ayrılmış oyun bahçesi gibiydi yüreği. Sükût suretinde yaşayıp yaptığı güzel ve özgün işlerle konuşan biriydi. Mavi Kuş’tan Çeto dergisine kadar hepimizi ömrümüzün unutulmuş çocukluk günleriyle buluşturmaya çalıştı. Onun çocuklarla ilgili yazdıklarını Mustafa Ruhi Şirin ile merhum Cahit Zarifoğlu’nun yazdıkları arasında bir yere yerleştirebiliriz.

ÇOCUKLARDAN ÖĞRENMEK İSTEDİ

Hayatta da şiirde de aradığı şeyin özü bu dünyaya ait olmayanda saklıydı. Çocuk bu dünyaya gelip de bu dünyaya ait olmayanın en masumudur. Mevlâna İdris’in yazınsal yolculuğu çocuğu yedeğine almak suretiyle masal, şiir ve öykü aralığından dünyaya bakarak bir seviyeye ulaşmıştır. Çocuklara bir şeyler öğretmek değil aksine onlarla bir şey öğrenmek ya da onlardan bir şey öğrenmekti yazdıkları ile hedeflediği şey. Mizahın çocuk muhayyilesini harekete geçirdiğinin bilincindedir hep. Cebinden çıkardığı horoz şekerini beklenmedik bir anda çocuklara hoş bir sürprizle sunar gibi masallarına gülmece unsurlarını katmayı ihmal etmez. Günlük hayatında, insan ilişkilerinde de Mevlâna İdris’in bir tür mizah dikkatine sahip olduğunu söyleyebiliriz. Onun çocuklar için yazdığı şiir, öykü ve masallarda en belirgin taraf çocuk fıtratının aynı durulukla metne geçmiş olmasıdır. Sanki metnin tam orta yerinde bir çocuk çevresindekilere aldırış etmeden oraya buraya koşuşturup duruyor. Tabi bu koşuda bazı kelimeler yerlerinden oynayıp düşebiliyorlar da.

AVAZESİ YUKARIDA DEĞİL, DERİNLERDE

Mevlâna İdris metin üzerinde bile olsa çocukların serazat koşup oynamasına müdahale etmez. Çocuk edebiyatı kategorisinin dışında yer alan şiirlerinde de aynı naiflik kendini hissettirir. Avazesi yukarılarda ve yükseklerde değil derinlerdedir. 28 Şubat sürecinde bir grup arkadaşla çıkardığımız Endülüs dergisinde onun da darbecilere bir çift sözü vardı inceden ve derinden: Bin tank/Dokuz yüz tank/Doksan tank/Yedi tank/Aldırma çiçek/Bu da geçecek. Onu hep arayacağız. Ruhu şâd, mekânı cennet olsun.

HASAN AYCIN

Mevlâna’yı selamlıyorum

Dört ayı bulan hastalık sürecinde ikinci kez Cuma’ya çıkmak nasip oldu şükür. Arkada, kanepede kılanların safında yerimi aldım camide. Vaiz anlatıyor… Enes b. Nadr (ra) pürneşe, Uhud’un yamaçlarında cennet kokularını alıyorum, diyor savaşırken…

Açık pencerelerden kumru ötüşleri, serçe sesleri doluşuyor; cıvıl cıvıl hayat…

O zaman bu zamana karışıyor; sesler kokular… Ömre bedel bir an yaşıyorum; coşku, huzur, hüzün iç içe… Uhud’un şehidlerini, gazilerini selamlıyorum. Ezan başlıyor. İlk kez dinliyormuşum gibi heyecan basıyor; Hz Bilâl’e kadar uzanıyorum. Duygularımı bastıramıyorum; yanımdakilerin fark etmelerinden çekiniyorum…

Mevlâna (İdris) düşüyor aklıma. Yine Cuma idi. Abi, tekrar geçmiş olsun demişti… Memlekete gelmiştim, hastaneye gelmem gerekti, Açık kalp ameliyatına giriyorum şimdi demişti… Dualaşmış, helalleşmiştik… Mevlâna’yı selamlıyorum… Ben hasta hasta devam ediyorum diyorum, sen inşallah cennet sefalarındasındır…

EBUBEKİR KURBAN

Gücünü naifliğinden alan muhabbet adamı

-Hesapsız coşkuların, hesapsız suskunlukların, çocukların, yalnızların içinden ve geniş sofralardan, rüzgârdan, merhametten, türkülerden çıkıp gelen adam: Mevlâna İdris! Onun gücünü naifliğinden alan içtenlikten örülmüş muhabbetine düşenler kendilerini ayrıcalıklı hissederler. “Yaşasın bitimsiz uzun yollar ve derin mevzular ve tabii ki yaşasın aşkı hakikat olanlar.” demişti. Bu söz üzerine ne söylenebilir ki?

ŞABAN ABAK

Mevlana İdris İkindiyazıları’ndan doğmuştu

Mevlâna İdris hayattaki en yakın dostlarımdandı. Üniversite öğrenciliği yıllarında İstanbul Kumkapı’da birlikte ev tutmuştuk. Şiirlerimizi, yazılarımızı ilkin birbirimize okurduk. 1988’de üstad Sezai Karakoç’un yönetiminde Diriliş Dergisi yeniden çıkmaya başlayınca bizim kuşağımız için adeta güneş doğdu. Mevlâna İdris ile Diriliş’e gidip gelmeye başladık. Hatta Mevlâna Diriliş’te yazmaya başladı. Ben ise şiir ve yazılarımı Karakoç’a vermeye utanıyordum. Yazdıklarım başka dergilerde yayınlanıyordu. Diriliş’in atmosferi bizim için bir okul ve bir terbiye ocağı işlevi gördü. Sezai Karakoç yalnızca eserleri ve düşünceleriyle değil, hatta belki ondan çok mümin kişiliği ve yüksek İslam ahlâkıyla Mevlâna İdris üzerinde etkili oldu.

Tevâzu sahibiydi. Müstani idi; kimseden bir şey istemez, kimseye muhtaç olmayacak biçimde yaşar, her muhtacın yardımına da koşmaya çalışırdı. Gıybet nedir bilmezdi. Boş konuşmazdı. Her insanda görülmeye değer en güzel vasfı görür, hatta bazen sadece o kısmını görürdü. Ve çok güzel görürdü.

ÇOCUKLARDAN ÖĞRENMEK İSTEDİ

Mevlâna İdris, ünlü ‘’İkindiyazıları‘’ dergisinin edebiyatımıza kazandırdığı bir yazardır. Abisi merhum Mehmet Ali Zengin (Nedim Ali) Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesinde ‘’Andırın Postası‘’ adıyla haftalık gazete çıkarıyor, ayda bir kere de ‘’İkindiyazıları’’ adıyla çok kıymetli bir edebiyat eki yayınlıyordu. Kâmil Aydoğan, Arif Ay, Gökhan Özcan, Hüseyin Atlansoy, Kemal Sayar, Şaban Abak, Fatma Şengil, Cevdet Karal, Ömer Erdem, Fikri Özçelikçi, Kamil Doruk, Hakan Albayrak, Yunus Develi, gibi pek çok genç şair ve yazar tabloid boy dergi biçimindeki ‘’ İkindiyazıları ‘’ edebiyat ekinde yazmışlardır. Mevlâna İdris de ilk ürünlerini burada yayınlamıştır.

Mevlâna İdris Zengin, 1987 yılında ‘’Kuş Renkli Çocukluğum‘’ adlı ilk şiir kitabıyla görkemli bir selam vererek edebiyat dünyasına giriş yaptı. Bu kitabı, bütün ömrünü çocuklara ve çocuklar için edebiyata adamış Mustafa Ruhi Şirin’in katkılarıyla yayınlandı ve o sene ‘’Çocuk Vakfı Edebiyat Ödülü’’nü aldı. ‘’ Mavi Kuş’’ ve ‘’ Çeto ‘’ dergilerini kurup yönetti.

Sonraki yıllarda yazdığı kurmaca masallar ve hikâye kitaplarıyla Mevlâna İdris, Türkiye’de fantastik çocuk edebiyatının öncüsü oldu. Çizgi film senaryoları ve belgesel metinleri yazdı. Hemen tamamı resimli olan çocuk kitaplarında, yakın arkadaşı olan ünlü çizer Dağıstan Çetinkaya yine fantastik çizgileriyle Mevlâna İdris’in metinlerine eşlik etti. Onun şiir ve masalları çocuk doğasının saflığından ve masumiyetinden beslendiği için çocuk okurları orada kendini buluyordu. Bu sebeple olsa gerek, Mevlâna İdris’in kitaplarını okuyanlar onun sadece okuru değil; dostu oluyorlardı. Neredeyse Türkiye’nin her şehrinde çocuklardan oluşan on binlerce dostu, arkadaşı vardı. Edebiyatımızda pek az yazara nasip olmuş bir yazar-okur ilişkisidir bu.

HEPİMİZ ÇOCUK OLURSAK KURTULABİLİRİZ

Mevlâna İdris’in ana teması yabancılaşmaya karşı savaş ve insanı kendi doğasına; kendi saf ve masum dünyasına taşıma çabasıdır. O, insan doğasının saflığının ve masumiyetinin ideal biçimini çocuklukta ve çocuk dünyasında görüyordu. Ona göre hepimiz çocuk olursak dünya kurtulacaktı.

Dünya döndükçe yeni bebeklerimiz doğdukça, yeryüzü çocuk sesleriyle şenlendikçe Mevlâna İdris’in kitapları okunacak ve yaşayacaktır.

Ölüm maalesef sıralı değil. Onu kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim. Allah gani rahmet etsin, onu çocuk cennetine koysun inşaallah.

ERTUĞRUL FINDIK

Yazdıkları iyiliğe teşne çocuksuluğu hissettirir

Mevlana İdris iyi bir insandı. Bunu alelade bir şey olarak söylemiyorum. En vahim krizlerin ortasında bile iyiliğinden feragat etmedi. Bile isteye yaptığı bir kötülüğe şahit olamazdınız. Mizacı buna müsaade etmiyordu. Kötülüğe teşne ortamlardan, olaylardan hızla uzaklaşır, çocuksulaşır ve bambaşka bir alemin ortasına atardı kendini.

Mevlana İdris’in yazdıkları bende hep bu iyiliğe teşne çocuksuluğu hissettirir. Çocuk Edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük ustalarından biri olarak anılıyor. Doğru. Ama ben şahsen Mevlana İdris’in yazdığı hiçbir şeyi çocuklar ya da büyüklere özel yazdığını düşünmüyorum. Kötülüğün sınırlarından kaçıp iyilik çemberini inşa eden metinler okudum hep. Mesela bir arkadaş grubunda, ortada dolaşan sözün onu kötülüğün kıyısına bile götüreceğini hissetse; kendini kapatır, susar, duvarını örer ve kötülüğü yanına bile yaklaştırmazdı. Şiirlerini esenlikle okudum. Çocuğuma, onun masallarını okumayı esenlik ve eminlik duygusuyla öğütledim. Onun hayatının civarında olmak herkese göre değildi, kolay bir insan değildi belki; ama yazdıkları hem orijinalliğiyle hem de estirdiği esenlik rüzgarıyla eşine az rastlanır bir değer olarak tarihe geçti. Rahmet olsun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir